Nesillerimizi uyutmanın, bir şeylerin farkına varmasına engel olmanın böylelikle aklını, zihini uyuşturarak pasif ve savunmasız bireyler haline getirmenin yolu onları oyalamaktan ve fıtratlarını bozmaktan geçer.
Fıtratları zaten bozmayı başardılar. Sahte hastalıklarla, aşılarla, ilaçlarla hormonlu gıdalarla, Gdo’lu besinlerle, sağlık sistemimiz yerle bir oldu.
Aklımızı, kalbimizi, ruh dünyamızı kapasiteleri ölçüsünde kullanamıyoruz artık. Her birinden biraz biraz, eksik ve kusurlu karışımlarla ayakta kalmaya çalışıyoruz. Zihinler karışık, gönüller bulanık. Karanlık girdapların içerisinde kalbimizi de kaybettik ruhumuzu da. Bize ait olan ne varsa bizim olmaktan çıkarak benliğimizi yitirmişiz.
İsteklerimiz, başkalarının istekleriyle sabitlenmiş.
Hayal ve hedeflerimiz, diğer insanların beklentileriyle özdeşleşmiş. Zihnimiz, algı ve dayatmalar ile işgal edilmiş.
Ve tüm bunlara dayanamayan gönül dünyamız, bizden uzaklaşarak benliğimizi terk edip gitmiş.
Yiyecek içeceklerimizi, gezdiğimiz mekanları, okuduğumuz kitapları, izlediğimiz programları, yürüdüğümüz sokakları, giydiğimiz kılık ve kıyafetleri, eğlencelerimizi, arzularımızı, hedeflerimizi, seveceğimiz veya nefret edeceğimiz kişileri, kabul edip reddedeceğimiz ideolojileri, inanç dünyamızı, hal ve hareketlerimizi, ahlaki kriterlerimizi ve kısacası bize dair ne varsa tüm kıstaslarımızı başkaları belirliyor artık.
Dijital ve sosyal medyanın da etkisiyle bu algı ve dayatmalar hızla milyonlarca kişiyi etkisi altına alıp onların davranışlarını çok kolay bir şekilde yönlendirebiliyor.
Bu sebeple herkesin gözleri önünde Müslümanların katledildiği ve bir boykot yapmayı bile beceremediğimiz bir ortamda Dubai çikolatasının gündemimizde yer etmesi şaşılacak bir olay değildir.
Her geçen gün, toplumları oyalayıp onları pasif hale getirecek
Algı ve dayatmalar sürekli karşımıza çıkacaktır. Bu kimi zaman yiyecekle olur kimi zaman dizilerle, sinemalarla. Kimi zamanda bu görevi gereksiz siyaset ve futbol tartışmaları, dijital oyunlar, yarışma programları, popüler kültür ve eğlence sektörü yerine getirir. Böylelikle toplumlar bir şekilde oyalanıp akılları uyuşturulmuş olurlar.
Zihinleri, kültürü, inanç ve gönül dünyaları işgal edilmiş bir milletin toprakları ele geçirilmese de olur artık. Çünkü onlar çoktan mağlup olmuşlardır ruh cephesinde.