- Türk Halk Müziği sanatçısı, besteci, yönetmen ve aranjör Ali Osman Erbaşı, birlikte 13 albüm yaptığı, bestelerini de seslendiren arabeskin usta ismi Müslüm Gürses'i özlemle anıyor
- Erbaşı:
- "Duygularını melodiye çevirip anlatma ustasıydı. Bu ustalık, duygularına olan samimiyetinden geliyordu. Çok dürüst, iyi niyetliydi. Rol yapmadan söylüyordu"

https://youtu.be/EwZfzMx3lt8

"Arabeskin Babası" veya "Müslüm Baba" olarak tanınan arabesk ve halk müziği sanatçısı Müslüm Gürses'i vefatının 11'inci yıl dönümünde, albümlerinin yönetmeni, aranjörü ve bestecisi Ali Osman Erbaşı anlattı.

Gerçek adı Müslüm Akbaş olan Müslüm Gürses'in 13 albümünün yönetmenliğini ve aranjörlüğünü üstlenen Erbaşı, sanatçının seslendirdiği, "Hangimiz Sevmedik", "Dertli Mektup", "Felek Bile Ağladı", "Çekilmez Hasretin", "Kadın", "Sen Yoksan Eğer" gibi birçok şarkının da bestesini yaptı.

Konya'nın Hüyük ilçesindeki Sonsuz Şükran köyünde yaşamına ve müzik çalışmalarına devam eden 68 yaşındaki Türk Halk Müziği sanatçısı Erbaşı, Müslüm Gürses ile 23 yıllık arkadaşlığında, yaşadıklarını ve duygularını aktardı.

- "Bir insanı kötülediğini, birine yaramaz dediğini hiç duymadım"

Erbaşı, AA muhabirine, Gürses'in yoğun ve yorucu albüm çalışmalarını, sohbetlerini, sanatını, insanlığını, yüce gönüllüğünü ve arkadaşlığını çok özlediğini söyledi.

Yollarının, 1990'da "Bir de Benden Dinleyin" albümüyle kesiştiğini aktaran Erbaşı, yıllarca Müslüm Gürses'in yanında olmanın, ondan bir şeyler almanın, ona bir şeyler verebilmenin müthiş bir duygu olduğunu dile getirdi.

Konya'da silahlı saldırıda 1 kişi öldü, 1 kişi yaralandı Konya'da silahlı saldırıda 1 kişi öldü, 1 kişi yaralandı

Gürses'in yalnız ve ozan ruhuyla yetiştiği için insan sarrafı olduğunu anlatan Erbaşı, "Hayatın türlü zorluklarını yaşamış. Birlikte 13 albüm yaptık. Her birinde 6 ay birlikte olsak, neredeyse 6 sene diz dize oturduk. Bir insanı kötülediğini, birine yaramaz dediğini hiç duymadım. Kendine kötülük yapanların hakkında bile kötü konuşmazdı. Yol göstericiydi. 'Alemin baş öğretmenisin' diyordum, hoşuna gidiyordu." diye konuştu.

Müslüm Gürses'in, "Sadece arabesk okur veya sadece radikal bir arabeskçi kesime hitap eder." algısını kırmak için çok çalıştığına değinen Erbaşı, repertuvarını daha geniş kitleye hitap edecek şekilde düzenlediğini, plak şirketlerinin itirazlarına rağmen Gürses'in de bu tutumunu desteklediğini kaydetti.

- "Hiç kimseyi hor görmezdi"

Erbaşı, albümlere koydukları türkülerle 90'larda başlayan bu değişimin, son döneminde ve ölümünden sonra Müslüm Gürses'i neredeyse her kesimin dinlediği ve beğendiği bir sanatçı haline getirdiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Müslüm, Türk Halk Müziği ile yetişmiş biriydi. Etrafa, yaradana, kendi yönüne bakarak öğrenen, başka aşklardan da etkilenip aşkı anlatan biriydi. Çok sadıktı, çok çalışkandı. Hiç kimseyi hor görmezdi. Onunla çalışmak çok kolaydı. Repertuvara mükemmel şekilde çalışıp gelirdi. Bir günde 24 şarkı okuduğunu bilirim. Melodi eşliğinde güzel konuşma sanatı ustasıydı. Gazel de okudu, türkü, deyiş de okudu. Mesela Haydar Haydar'ı okudu. Herkese de sevdirdi. Ali Ekber Çiçek, bir muhabbetimizde 'İçim rahat etti be Müslüm, yüreğine sağlık.' dedi. Tarkanları, Sezen Aksuları kıskandım. Bu adam sizin okuduklarınızı da okur dedik, ona göre besteler yapıldı. Sonra Murathan Mungan besteleriyle artık müziğin tüm mecralarına ve tüm dinleyicilere hitap eden bir ses oldu."

- "Ağzımdan çıkanı kulağım duysun diyerek konuşurdu"

Gürses'in durup, düşünüp cevap vermesinin ve yavaş konuşmasının bir kusur olmadığını vurgulayan Erbaşı, şunları kaydetti:

"Adam ağzından çıkanı tartıp biçiyordu. Kolejlerde okumadı ki hatip olsun. Kaza geçirip dört buçuk saat morgda kalan, beyin ameliyatı geçiren bir adamın, elbette ki bir iki hasarı olur. 'Ağzımdan çıkanı kulağım duysun' diyerek konuşurdu. Bir de herkes sana 'baba' diyor. Baba gibi davranman lazım. Bütün bunlar birleşince o kişilik çıkıyor ortaya. Duygularını melodiye çevirip anlatma ustasıydı. Bu ustalık, duygularına olan samimiyetinden geliyordu. Çok dürüst, iyi niyetliydi. Rol yapmadan söylüyordu. 'Mış' gibi yapmıyordu, o feryadı yaşıyordu."