Ey Müslümanlar!
Allah’ın sizin için indirmiş olduğu Kur’an-ı Kerim’i hiç okudunuz mu?
Yoksa atadan gelme, kulaktan dolma bilgilerle, gelenek ve göreneklerle şekillenen inancınız, öyle kalmaya devam mı ediyor?
İmanımız kalbe inmiyor, ahlak ve karakterimiz her geçen gün güzelleşip kemale ermiyorsa bunun sebeplerini nerede arayacağız?
Bize İslam diye öğrettikleri şey, yalnız namaz, oruç, umreden mi ibarettir?
Samimiyet, dürüstlük, arkadan konuşmama, haksız mal yememe, kul hakkına riayet, ilim tahsil etme, doğru sözlü olma, faizden, stokçuluktan, karaborsacılıktan kaçınma, iyiliği emredip kötülüğı men etme, kumar, şans oyunları, falcılık, büyüden uzak durma, gösterişten, şatafattan, israftan kaçınma, anne-babanın, akrabanın, komşuların, arkadaşların hakkını gözetme, yolda kalmışa, yolcuya, yetime yardım etme, doğayı, hayvanı, canlıları koruyup kollama, zulmün karşısında yer alma, zalim devletlerin ürünlerinden uzak durma, kalp kırmama, gönül incitmeme, yakınlarımız dahi olsa adaleti titizlikle uygulama, tembellikten uyuşukluktan miskinlikten kaçınma, sadece eleştiren değil çözüm üreten olma, sözün özü içiyle dışıyla sarsılmaz bir imana sahip olup samimi, dürüst, ahlaklı bireyler olmak bu işin neresinde?
He diyorsan ki; “eğer ben dinimi, Kur’an-ı, sünneti, öğrenirsem sosyal hayatım zedelenip rahatım kaçacak, kolay yoldan elde ettiklerim zorlaşacak. Taviz verdiklerim yüzüme vurulup çıkarlarım elimden alınacak. Böyle iyi, musait oldukça namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum. Param da varsa umreye, hacca gidip geliyorum. Ara sıra vicdanımı rahatlatmak için kazancımın milyonda biri de olsa bir yerlere bağış yapıyorum. Bunlar sosyal hayatıma çok fazla müdahele etmiyor. Nefsime de zor gelen şeyler değil. Samimi, dürüst ve her yönüyle İslam’ı yaşamaya çalışan bir Müslüman olmak bana ağır gelir, çıkarlarıma ters düşer.” O zaman tamam, haklısın, diyecek bir söz yok sana. Yürüdüğün yoldan devam edebilirsin. Ama şunu da unutma ki bu yol, Peygamberin gittiği yol değil bilesin...