KALEM TAKIMI (MA) - Abdullah Aydemir - Okçuluk dalında aldığı başarılarla göğsümüzü kabartan Mete GAZOZ, 2024 Paris Olimpiyatları’ndan istediğimiz başarıyı alamasa da ülkemizin gurur kaynağı olmaya devam edecek.
Okçuluk dalında aldığı başarılarla göğsümüzü kabartan Mete GAZOZ, 2024 Paris Olimpiyatları’ndan istediğimiz başarıyı alamasa da ülkemizin gurur kaynağı olmaya devam edecek. Tokyo 2020 Olimpiyatları'nda ve 2023 Dünya Okçuluk Şampiyonası ile 2024 Avrupa Okçuluk Şampiyonası'nda altın madalya kazanarak Türk okçuluk tarihinin ilk Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu olan Mete GAZOZ, kadim bir geçmişe sahip okçuluk kültürünü yaşatmaya çalışıyor. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok yerinde adından söz ettiren Mete GAZOZ, tarihe adını yazdırmayı başardı. Hatta yazar Paulo COELHO, ‘‘Okçu'nun Yolu’’ adlı yeni kitabını bu başarılarından ötürü Mete GAZOZ’a adadı.
Okçuluk gerek geçmiş gerekse şimdiki zamanda kültürümüzde önemli bir yer tutmuştur. Bugün tüm dünyada adından bahsettiren ülkemiz, okçuluk alanında başarılara imza atmıştır. Bugün olduğu kadar geçmişteki Türklerin oku kullanmadaki ustalıkları da kendilerini diğer milletlere hayran bırakmıştır. Genlerinde böyle marifetlere sahip Türklerin hele ki bu alanda ülkemize başarılar kazandırması elbette tesadüf değildir. Bu sır, Türk tarihinin derinliklerinde saklıdır.
Ok ve yay Türkler için neler ifade ekmektedir? Bu sorunun yanıtını, Türk tarihinin geçmişini ziyaret ederek bulabiliriz. Tarihi kaynaklar incelendiğinde ok ve yayın Türkler için değeri farklı şekillerde görülmektedir. Türklerin savaş stratejini oluşturan atlı süvari birlikleri, at üzerinde yay gererek ok atmada başarılı bir iş çıkarıyorlardı. Tarihi kahramanlardan biri olan Mete Han’da ıslıklı oku icat ederek bununla askerlerine eğitimler yaptırmıştır. Hatta anlatılan efsaneye göre ıslıklı okun mucidi Mete Han, esir düştüğü düşmandan kurtularak babasını devirme planları tasarlamıştır. Emrindeki adamlarının disiplin ve sadakatini ölçmek için ıslıklı okla talimler yaptırıp, hedef aldığı her şeye adamlarının da ok atmasını söylemiştir. Sevdiği atına, karısına ok atmış. Ok atmakta tereddüt eden adamlarını idam etmiştir. Elde ettiği disiplinle babasına da ok atıp adamlarının da aynı şeyi yapmasıyla babasını öldürmüş ve milletine kağan olmuştur Kağan oluşunu beylerine ve halka şu şekilde duyurmuştur:
‘‘Ben sizlere oldum kağan,
Alalım yay ile kalkan,
Nişan olsun bize buyan,
Bozkurt olsun uran,’’
Ok ve yayın taşıdığı anlama baktığımızda; yay, gökyüzündeki gökle alakalı güçlerin simgesi, ok ise gökten gelen elçilerin simgesidir. Oğuz Kağan Destanı’nda da yer alan ok ve yay bir hakimiyet sembolü olarak derin bir mana teşkil etmektedir. Oğuz Kağan Destanı’nda yay, hükmetmeyi ifade ederken ok, tabi olma manasını taşımıştır. Bu durum diğer Türk milletlerini de etkileyerek yay ve ok gibi savaş araçlarının bir sembol ve hükümdarlık alametleri hâline gelmesini sağlamıştır. Türk geleneğinde ve hâkimiyet sembolünde yeri büyük olan ok ve yay, Oğuz Kağan Destanı’ndan Selçuklulara kadar uzanmıştır. Hatta Büyük Selçuklu Devleti, yayı bir devlet nişanesi olarak kullanmışlardır. Yay ve ok ayrıca sikkelerde yer alan atlı okçulardan Tuğrul Bey’in tuğrasına kadar hemen hemen hükümdarlık alametleri içinde yer almıştır. Hatta egemenlik simgesi olan bayraklarda bile ok ve yay kullanılmıştır. Selçuklu Devleti’nin ve Avar İmparatorluğu’nun bayrakları incelediğinde Büyük Selçuklu Devleti’nde ok ve yay, Avar İmparatorluğu’nda ise atlı okçu motifinin yer aldığını görülür.
Selçuklularda hem manevi hem maddi anlamı olan yay ve ok, Selçuklunun savaş manevrasını genişleterek onların önemli bir gücünü oluşturmuş ve avlarda da önemli bir silah olarak kullanılmıştır. Öte yandan manevi anlamları da olan ok, davet anlamı taşımakla beraber birliği beraberliği de temsil etmekteydi. Yay ise Selçuklu hanedanlarının veya hükümdarın kanının kut inanışından ötürü kutsal sayılmasından dolayı kanını akıtmamak için idamında kullanılan bir nesne görevi görüyordu.
Mitolojinin de konusu olan ok ve yay efsane gibi anlatılarda da yer almıştır. Bir efsaneye göre kuşun kuyruğu, ateşi çalmaya cesaret etmesinden dolayı Gök Tanrı tarafından gönderilen ok atışı sonucu parçalanarak oluşmuştur. Yine Türk kültüründe ebemkuşağı yani gökkuşağına da ‘‘yay’’, ‘‘Tanrı’nın kamçısı’’ gibi adlar verilmiştir.
Sonuç olarak Türk savaş aletleri içinde önemli bir yeri olan ok ve yay geçmişte yaşamış Türk topluluklarının hâkimiyet sembolü olmakla beraber mitolojiye, metinlere de konu olmuş ve bir değer taşımıştır. En eski ilkel silahlardan biri olan yay ve ok, Türklerin demir sanatındaki ustalıkları, savaş yetenekleri ve atı evcilleştirmeleriyle birleşerek onları durdurulamaz yapmıştır. Bundan dolayıdır ki böylesine yayı ve oku kullanmada maharetli bir milletin anlatılarında ve geleneklerinde ok ve yayın olması, günümüzde de okçuluk sporunda başarılar kazanması olağan bir durumdur. Mete GAZOZ gibi başarılı sporcular çıkartan milletimiz, özünde yer alan yetenekleri keşfedip, tarihini ve kültürünü tanıyarak daha güzel işler başaracaktır.